Fuhuş ve Pornografi Üzerine: Siyasetten “Bedeni Kovmak”

Tiktok’ta kimi videolar… Birinde, başörtülü bir kadın, arkadan çamaşır sepetinin, üstüne dantel kondurulmuş şifonyerin göründüğü yoksul evinden, komiğe kaçan “erotik imalarla” izleyicisine “her gece canım istiyor, insanın canı her gece ister mi” diyerek yatağı işaret ediyor. Başka birinde, yine aynı kültürel-sınıfsal dünyadan Laz kızı isimli bir kadın, para karşılığı ekranda memesini açıyor.

Bu videolardan sonra kadınların müstehcen yayın gerekçesiyle göz altına alınmasında şaşılacak bir şey yok. Devletin hızlı ve de haşin tepkisinde, yoksulluğu örten kutsal ailenin böyle ıskartaya çıkarılmasını kabul etmeme çok belirgin.

Çiçekli perdelerden, dantelle süslenen dolaplardan, küflü, nemli odalardan, soğuk yorganlardan, sıvası dökülen tavanlardan, boş buzdolaplarından, ezcümle kutsal ailemizin en kutsal yerlerinden gösterilecek şey, bu olamaz!

Konu hakkındaki tartışmalar ise başka bir seyir izledi. Kimisine göre bunun yeri TikTok gibi çocukların erişimine açık bir sosyal medya platformu olamazdı. İnsanlar başka mecralarda pekala istediği gibi davranabilirdi. Kimisine göre meme dekoltesinin bile müstehcen sayılması şeriatın adımlarıydı.

Haklı bir öfkeyle, belki de ilk ağızdan otoriteye “sana ne” denilmesini anlamamak mümkün mü? Ne var ki buraya kilitlenenler için “bu işin” para karşılığı yapılması pek gündeme gelmedi sanki. Mesele basitçe meme gösterme değildi.

Peki mesele neydi?

Evet dünyamızda artan sayıda kadın, ekran başına geçip çeşitli platformlara pornografik içerik üretiyor, satıyor. OnlyFans’te olduğu gibi buradan fuhuşa uzanan yol oldukça kısa. Zira krizlerde en çok da “kadın bedeni” yağmalanıyor…

İlginç olan şu ki “kadın bedeni”, daha fazla yağmanın, aşağılamanın, eziyetin, onur ve haysiyet öğütmenin konusu haline geldikçe politikadan da daha fazla dışlanır oldu. Daha genel bir perspektiften ifade etmek gerekirse, evet sadece emek değil, beden de politikanın dışına itiliyor. Zira dünyamızda kadın hareketini kendi maddi temellerinden, emek ve beden siyasetinden koparan, uzaklaştıran eğilimlerin popüler olduğu bir dönemdeyiz.

Bu elbette yeni bir şey değil ama özellikle 2008 sonrası kadın hareketinin ideolojik yörüngesine bakıldığında daha net görülecektir. Burada farkındalık ve tanınma odağına yerleşen söylem savaşları vardır, “dil polisliği” ve performatif stratejiler vardır.

“Kadın mücadelesi” emekten uzaklaştığında yaşananları biliyoruz. Egemenlerin fırsatçılığına alan açılan pek çok örnek akla gelecektir. Fabrikalarında kadınların tuvalet haklarına karışanların, kadınlara hamile kalmama sözleşmesi imzalatanların, kreş açmayanların, sendikalı kadınları kocalarına şikayet edenlerin icabında feminist olabildikleri tuhaf zamanlar.

Cinsiyetli çatışma alanından “emeği” çıkarttığınızda tüm bu tersyüz olmuş bağlamlar kendine kolayca hayat buluyor.

Peki ya beden?

Kadın mücadelesinden “bedeni” çıkarttığınızda, bedeni içi keyfi biçimde anlamlarla, yeni adlarla doldurulabilecek boş bir kaba (tabula rasa) dönüştürdüğünüzde, ne kürtaj ne doğum hakları ne de örneğin işçi sağlığı mevzuatında biyolojik cinsiyetin gözetilmesi mümkün olacaktır.

“Seks işçiliği”(!) tartışmasında da karşımıza çıkan tümüyle aynıdır. Cinsiyetli “beden” tartışmadan kovulmuştur!

Nitekim bedeni tartışmadan kovabilirsek, onu erkek egemenliğinin tüm izlerinden, hükmünden kurtarabilir, tümüyle sıfırlayabiliriz!

Erkek egemenliğinin hükmünde “bedenin” nasıl da bir savaş alanı haline geldiğini unutabiliriz.

Cinsiyetli bedeni tartışmadan kovabilirsek, kol kasını kullanmakla vajina açıklığını doldurmak arasında bir fark kalmayacaktır!

Beden ve cinsiyeti yoksa “şeyler” arasındaki ilişkinin insanlar arasındaki belli bir egemenlik ilişkisi (erkek egemenliği) olduğunu da kimse iddia edemeyecektir! (1)

Cinsiyetli beden “şey” haline gelebiliyorsa, kadınların emek süreçlerinde karşılaştığı “türlü teklifler”(!), serbest piyasanın “şeyler” arasında kurduğu hukukun konusu haline gelecektir.

Beden ve onun cinsiyeti kenara atılabiliyorsa, fuhuş satın alanın çoğunlukla erkekler, fuhuş sunanın çoğunlukla kadınlar olduğunu da unutabiliriz!

Daha kötüsü tüm bunların kadınlar için bir tür güçlenme hikayesi olarak sunulmasıdır.

Ama biliyoruz ki “erkekler, paraları olduğu müddetçe kadınlara istediklerini yaptırabilecekleri, artık tek tuşla erişebildikleri bir fuhuş endüstrisi içinde yaşıyorlar. Pornonun özellikle erkek çocukların ve gençlerin cinsellik algısına verdiği zarar, OnlyFans gibi platformlarla katlanıyor ve erkekler, kadınlara hükmetmenin bir yolu olarak ekonomik eşitsizlikleri kullanıyor. Ekonomik olarak buna güçleri yetmediğinde de ahlakçılık maskesiyle kadınları damgalayarak onlara şiddet uygulamayı kendilerine hak görüyorlar.”(2)

Sonuçta tüm bu konulara “dokunan yanar” gözüyle bakıldığında Tiktok’taki malum videoları basitçe “özgürlük sorunu” olarak ele almak kaçınılmaz olur. Ne kadına ne onun yoksulluğuna ve yağmalananan bedenine siyaset hakkı tanınmamış olur.

Oysaki kadının kurtuluşu hem emeğinin hem de bedeninin kurtuluşudur. Beden tıpkı emek gibi savaş alanıdır!

 

Kaynaklar:

1- https://twitter.com/plus90/status/1539669554829221890

2-https://artigercek.com/makale/onlyfans-meselesi-uzerine-254471


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir